Kimileri daha şanslıdır. Kültür sanat ortamının olduğu coğrafyalara doğarlar. Evden okula giderken bile fark etmeden meydandaki heykellerden, köklü kültürel geçmişin izlerini taşıyan mimariden beslenirler. Onlar için sanat zoraki bir ders, içi boşaltılmış boş zaman uğraşı değildir. Hayatın, günlük yaşamın bir parçasıdır.
Kadir için doğduğu, çocukluğunu, ilk gençlik yıllarını geçirdiği yıllar hiç de öyle değildi. Hoş eğitimini tamamlamak üzere geldiği Ankara, en zengin kültür ortamına sahip şehirlerden sayılmazdı ama emin olun ki bu günden daha iyi bir kültür ortamı hakimdi. Kadir en şanslı olarak başlayanlardan değildi ama belki de onun şanslı olduğu yan, dışarıdan bakan biri olarak, iki yer arasındaki farkı en iyi saptayabilecek durumda olmasıydı.
Fotoğrafa ilgi duyması, Afsad ile tanışması onun için yeni başlangıçların yılları oldu. Kadir en yetenekli olan mıydı? Hayır ama ulaşabildiği her fırsatı, her olanağı en iyi biçimde değerlendirerek, yeteneğini en çok geliştirendi. Sonrası hayallerinin peşinde, azimle, israrla, yılmadan geçen yıllar oldu. Onun bir an bile şüpheye düşmeden, hayal ve isteklerinin peşinde, çalışma azmine en yakından şahit olanlardanım. Sanata, fotoğrafa duyduğu saygı ve özeni bizzat yaşayanlardan. İlk sergisindeki aynı heyecanı, coşkuyu, son sergisinde de devam ettiğini yakından görenlerden.
Konusunu proje bazında planlayarak, dikkat ve özenle uygulamasının elbette başarısında büyük payı var. Olanaklarını sonuna kadar zorlaması, varsa dahasını da göze almış olmasının katkısını da saymak gerek. Başarısını oluşturan kriterlere, çalışkanlığını ve inancını hiç yitirmemiş olmasını da eklenmek gerekir.
En iyi bildiği coğrafyalara geri dönerek, oraları çalışma alanı olarak saptaması en doğru tercihlerden biri oldu. Geri dönüşte, bu kez biriktirdikleri ile birlikte bakıyordu, gençlik yıllarına. İlk sergisinde kendi köyünde, çocukluğunun geçtiği yerlere ait dokuların, nesnelerin, objelerin gerçekliği, büyülü gibi duran ışığın izi ile buluşunca fotoğraf oldu. Fantastik çağrışımları olan, doğrudan fotoğraflardı onlar.
İkinci sergisi yine aynı bölgeden çıka gelmiş fotoğraflardı. Bu kez alan genişleyerek Kars’ın tamamı olmuştu. Uzak bir yerin uzak, soğuk, gizemli, yalnız atmosferine dokunabiliyorduk fotoğraflarda.
Kadir çalışma alanını tanıyordu. Orada doğup büyümüştü. Oraların insanlarını, onlarla nasıl diyalog kurabileceğini en iyi bilenlerden biri olsa da, günlerce makinasına dokunmadan gözlem yaptığını biliyorum. Ta ki ruhunun, kamerasını çevirdiği nesne ya da objenin ruhuyla birleştiği anı hissedene kadar…
İzlediğiniz fotoğraflar Mal Meydanı yeni yerine taşınmadan önce yapıldı. Biliyoruz ki yeni alanına taşınsada mal meydanındaki ilişkiler, alış veriş biçimi, kendine özgü karmaşa yani meydanın raconu aynı kalacak. Sadece mekan yenilenmiş olacak. Kadir elbette Mal Meydanındaki karmaşayı çözmüştü. Karmaşanın düzenini anlamadan orada çekeceğiniz fotoğraflar, basit saptamalardan ileri gitmeyecektir. Ancak bir belgeselcinin yapabileceği sabır, araştırma, konusunu anlama merakı ve titizliği gerektirir.
Bir çok belgesel fotoğraf anlayışı var. Jacop Riss’ in katışıksız gerçekçiliğinden, estetik öğeler barındıran belgeselleri ile Salgado’ya. Zaman ve mekan algısı yaratan müdahalesiz fotoğraflarıyla Dorothea Lange’den, günümüz yaşamının en yalın haline içeriden bakarak fotoğraf yapan Nan Golden’a. Sadece gönlünü açık tutarak, kendi gözlemlerine dayandırdığı belgeselleri ile Robet Frank’ın devamında, Yusuf Sevinçli ve Ali Taptık drift olarak adlandırılan duygu durumunda fotoğraf çekiyorlar.
Mal Meydanı fotoğrafları ise estetik öğelerin, eş durumda tutulduğu belgeselci bir tavırdır. Bilenler bilir ya da tahmin edebilirsiniz meydanı. Çamura bulanmış hayvan dışkısı, onların kokusu, hayvan seslerine karışan cambazların çığıtkanlıkları. Kar, yağmur, çamur ya da kızgın güneş. Her boyda hayvan ve her yaşta insanın kalabalığı. Uzaktan bakınca sanki bir şenliği çağrıştıran şey aslında yöre halkının uğraşı, yaşam biçimi, geçim kapısı. Giderek yok olan hayvancılığınızın nadir ama güçlü örneklerinden biri.
Kadir bu kez yeniden ilk sergisindeki tavrına geri dönüyor. Görsel bir şölen yaratıyor. Çıplak gözle de görebileceğimiz toz dumanı, kalabalığı, hareketliliği, çamur kıyameti özenle ayıklıyor. Karmaşadan ayıkladığı anları, estetik öğelerle eşleyerek fotoğraf yapıyor. Bize de zevkle izlediğimiz gerçekliği, kavramak kalıyor. Birkaç gözle gezebilirsiniz Mal Meydanı sergisini. Kusursuz baskılarda, usta özeniyle düzenlenmiş kareleri tek tek izlemenin keyfini çıkartarak, fotoğrafik bir lezzete ulaşabilirsiniz. Bir kez daha bakılmayı hak ediyor fotoğraflar. Bu kez belgelci titizliğiyle tasniflenmiş meydanın gerçekliğini göreceksiniz. Karmaşadan titizlikle ayıklanmış halde ama tüm yanlarıyla, mal meydanını.
İbrahim Göğer
Ankara 2018