Kemal Cengizkan
Sabahın er saatinde yola koyulduk yine, uzundur yolumuz uzaktaki şehre, şehirdeki meydana. yürürüz birbirimizi bilerek, bazen ard ardayız, bazen yanyana,
tarlalardan, toprak yollardan yürürüz, açmamış çiçekler görürüz daha kokularını patlatmamış, yapraklarda dallarda yoğuşmuş çiğ damlaları.
gece işçisi tarla fareleri yuvalarına dönmekteler,
ayak seslerimiz, boyun çıngıllarımız onları şaşırtır mı bilinmez.
ardımızda toz bulutu bırakıp yürürüz.
ağaçlara tünemiş kuşlar hareketlenmek üzeredir, yakınlardan köpek sesleri gelir.
mevsim kışsa toprak sertleşmiştir zor olur yürümek, şehrin sert yollarında da öyle,
ayaklarımızdaki yaralar canımızı yakar.
soğuk hava buharlaştırır soluğumuzu, gözümüzü sulandırır.
yaklaşırız mal meydanına, sahipler önümüzde yanımızda yürürler,
ellerinde değnekleriyle, sigara tüttürürler yol boyunca, laf atarlar birbirlerine,
bazen biri bir türkü söyler, ama az konuşurlar, her zaman dertlidirler nedense, kederlidirler.
meydana her bir yönden her türden geliriz, iriler, ufaklar.
tanıdık gözler, tanıdık renkler, tanıdık kokular.
sabahın erkeninden başlar toplaşıp bekleşmemiz, niye bekleriz, neyi bekleriz.
arada birisi gelir, sırtımıza vurur, dişimize, ayağımıza bakar, konuşur sahiplerle, gider sonra. öylece bekleriz orada,
böyle geçer gün, sahipler şakalaşır, birşeyler yer içer, sonra dönüş yoluna düşeriz,
çok konuştularsa başkalarıyla meydanda, elden ele cepten cebe kağıtlar geçtiyse,
sahiplerin keyifleri yerinde olur, yoksa geldiklerinden daha dertli dönerler geriye.
ayağımızın artan sızısıyla yürürüz, dönüş yolunu biliriz.
hava kararmaya başlar, yaklaştıkça köye duman kokusu vurur burnumuza.
gıcırtılı kapısı ahırın içerinin ılıklığına alır bizi, artık sakinleriz.
işte orada, bazen,tanışbir yüzü arar gözlerimiz, küçüklükten beri yan yana olduğumuz,
aynı samanı paylaştığımız, nefeslerimizi kokladığımız yüzü.
yok ama, yoklar, neredeler, nereye gittiler, neden gittiler.
yorgunluk çöker üstümüze, uykuya dalarız.
Haberlerde yazıyor: “.. hayvan pazarına çevre il ve ilçelerden gelen besiciler, 5 saat boyunca buz gibi soğukta hayvanlarının satılmasını bekliyor. Fiyatların düşüklüğünden dert yanan köylüler, hayvanlarını satamadıklarını belirtiyor.
En büyük geçim kaynağı büyük baş hayvan yetiştiriciliği olan besiciler, doların yükselmesi nedeniyle insanların dolar almayı tercih ettiklerini söylüyor.
Kentin hayvan pazarına çevre il ve ilçelerden gelen köylüler, saat 04.00’dan saat 10.00’a kadar buz gibi soğukta satış bekliyor, hayvanlarına alıcı bulamayan köylüler, çoğu zaman hayvanlarını geri götürüyor.”
Bir köylü diyor: “Bu yörenin insanı her gün biraz daha mağdur oluyor. Hayvancılık yapmaları için insanların teşvik edilmesi gerekiyor. Ancak köylü borçlu, traktör borcunu bile ödeyemiyor. Dolarla birlikte yem fiyatları da yükseldi. Köylü sütünü uygun fiyata satmalı ki masraflarını karşılayıp yaşamını sürdürsün; ama sütüne alıcı bulamıyor. Süt firmalarına bu para çok geliyor. Altı ay boyunca bakılan hayvanın maliyeti de artıyor, satılsa masrafını bile karşılamıyor. İnsanlar hayvancılığa yatırım yapmaktansa dolara yatırım yapıyor.”
Burası Mal Meydanı.
Toprak Ana’nın canlılarının hayatta kalma veya toprağa dönme meydanı.
Kadir Ekinci’nin objektifi işte bu süreçten kareleri bizlere sunuyor.
Nisan 2018
İstanbul
Kemal Cengizkan